Gündem
İZMİT'TE BİR AKŞAM BİR SALON DEĞİL BİR TARİH OLDU
📅 08.12.2025 15:06
👁️ 11 görüntülenme
Haber: Atilla Yüceak
İmralı tutanaklarını sayfa sayısı ve içeriği ortaya çıktı: 62 sayfa ve anayasa değişikliği şartı!
Kentin yıllardır süren çürümesi ile dağların direnişini yan yana getiren bir buluşma…
Son dönemde yapılan DİSK yürüyüşü dışında kitle siyaseti açısından sessizliğe gömülen Kocaeli, geçtiğimiz akşam bambaşka bir sınav verdi.
Siyasi partilerin, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin kısır döngüye mahkûm ettiği bu kentte, bir devrimci yazar yalnızca bir etkinlik düzenlemedi; kentin ruhunu ayağa kaldırdı.
Türkiye Halk Meclisleri Yöneticisi Aydemir Güler kolaylaştırıcılığındaki söyleşide, “Kurmaysız Dövüşen Devrimciler” kitabının yazarı Ahmet Yücel Çiftçi, bugünün pasifliğini yüzlere çarpan bir kalabalığa hitap etti.
İzmit, uzun zamandır böyle bir salon görmemişti.
Kentin Üzerine Çöken Ölü Toprağı Bir Akşamda Dağıldı
Basın açıklamalarında 10–15 kişiyi, salon toplantılarında 30–40 kişiyi zor gören Kocaeli, Çiftçi’nin adı duyulur duyulmaz salonu tıklım tıklım doldurdu. Katılımcılar arasında önceki dönem CHP Milletvekili Bekir Yurdagül, Gazeteci yazar Işıl Özgentürk, Gebze SHP önceki dönem belediye başkanı: M. Emin Akın, Değirmenine SHP eski belediye başkanı Ertuğrul Akalın, Alikaya önceki dönem CHP belediye başkanı İhsan Sarıca, Hanak CHP Belediye başkanı Ayhan Büyükkaya anlamlı buluşmada yerlerini aldı.
Bu tablo, “Kocaeli’de kimse kalmadı, halk ilgisiz” diyenlerin eline verilmiş en güçlü toplumsal yanıttı.
Salonun kalabalığı, yıllardır sol adına “laf üreten”, mücadele etmeyen ya da solculuğu kabile aidiyetiyle sınırlayan kesimlere karşı yükselen bir toplumsal isyan fotoğrafı gibiydi.
“Ben bir yerden çıkmadım! Halkın yarattığı bir değerin karşılığı bu kalabalık!”
Çiftçi konuşmasının başında yıllar önce yaşadığı bir anıyı hatırlatarak salonda büyük bir etki yarattı:
“30–40 sandalye koymuşlardı. Az olur dedim.
‘15 yıldır bu işleri yapıyorum, burayı dolduranı görmedim’ dediler.
Ertesi gün salon doldu.
‘Bu adam nereden çıktı?’ diye sordular.
Ben bir yerden çıkmadım.
Halkın yarattığı bir değer tartışmaya geldiği için bu salon doldu.
Değer toplamadır.”
Bu sözler yalnızca bir anı değil; İzmit’e ve Türkiye soluna yöneltilmiş açık bir yüzleşme çağrısıydı.
“Cunta herkesin kapısını kapattı; ama öğreti bize teslim olmayı öğretmedi!”
Konuşma, Türkiye’nin karanlık dönemlerine uzandığında salonda nefesler tutuldu.
Çiftçi, darbe döneminde yaşanan büyük boşalmayı şöyle anlattı:
“Cunta geldiğinde herkes evine çekildi.
Sendikacılar kaçtı, siyasetçiler teslim oldu.
Ama bizim öğreti bize teslim olmayı öğretmedi.
Biz dağlara çekildik; savaşmak, direnmek ve gerektiğinde öleceğini bilerek teslim olmamak için.”
Ardından 17 yaşında dağlarda direnen Tarık Torun’un fotoğrafı salona yansıtıldı:
“Yenilgi bile direniş gerektirir.
Türkiye solu yenilgiyi hak edecek bir direniş bile gösteremedi.
Biz gösterdik.
Bu kitabın rahmi o günlerde düştü.”
“Halka ulaşmayı bilmediğimiz için yenildik!” — Büyük Özeleştiri
Çiftçi’nin en sert özeleştirisi salonda ağır bir sessizlik yarattı:
“Biz doğru dili kullanamadık.
Kendimizi öğretmen sandık.
Ben köylü çocuğuyum; köylüler çocuğu büyütür.
Bizi de halk büyüttü.
Eleştirerek, uyararak, döverek…
‘Topluma böyle ulaşılır’ diye öğrettiler.”
Bu sözler yalnızca kişisel bir özeleştiri değil; yıllardır birlikte yürüdüğü örgütlere ve Türkiye soluna uzanan geniş bir yüzleşme çağrısıydı.
İzmit’ten Türkiye’ye Mesaj: “Umudu örgütleyenler kazanır!”
Bu etkinlik bir söyleşiden ibaret değildi.
Salonun dolması, kitlelerin tekrar hareketlenmesi, örgütlülük bilincinin yeniden hatırlanması…
Hepsi bir araya gelince ortaya çıkan gerçek açıktı:
Halk örgütlenirse salon da meydan da dolar.
Devrimcilik lafla değil, cesaretle yapılır.
Pasifizm değil, direnme kararlılığı kazanır.
Umudu devredenler değil, örgütleyenler kazanır.
İzmit, bir akşamda kendine geldi.
Bu söyleşi Türkiye’nin dört bir yanında unutulan bir gerçeği yeniden hatırlattı:
Halk isterse hiçbir salon küçük, hiçbir iktidar büyük değildir.